Fotoğrafa yeni başlayanlara 6 önerimizi yapmıştık. Şimdi de fotoğrafa yeni başlayanların zamanını, enerjisini ve bütçesini harcamaması gereken 3 başlığa kısaca göz atalım. Bir kişiyi bile kurtarsak kardır diye düşünüyorum ve yazıya hoş geldiniz diyorum.

Sıfır Ekipmana Yatırım
Ekipman konusu ciddi bir konu çünkü malumunuz fotoğraf pahalı bir hobi. Önceki yazımda da bahsetmiştim ama bu sefer biraz daha farklı bir açıdan bakmak istiyorum.
Çevremde çoğu arkadaşımda ekipmanları sıfır alma takıntısı olduğunu görüyordum ve hala tek tük de olsa görüyorum. Ancak şöyle bir gerçek var ki artık gövdeler eskisine kıyasla çok daha sağlam ve kullanım süreleri de eskiye kıyasla daha uzun. Makinenin mekanik durumunu, kozmetik durumuna bakarak tahmin etmek de bayağı kolay. Genel kondisyon olarak iyi durumda olan bir makinenin mekanik sıkıntı yaşatması da çok olası değil zaten.
Diyeceksiniz ki ekipmana yatırım yapma diyordun şimdi bunlar nereden çıktı? Dediğim gibi bu sefer biraz daha bütçenizi boşa harcamamanız açısından bakmak istiyorum. Çünkü sıfır bir ekipman almanız demek, aldığınız ürünün kutuyu açtığınız anda yüzde yirmi, hatta bazı ekipman sınıflarında ise daha fazla değerini kaybetmesi demek.
O zaman ne yapıyoruz? Fotoğrafa giriş ekipmanı olarak gövde ve lenslerimizin alımını zaten mümkün olduğunca öteliyoruz ama alacağımız zaman da ikinci el ilanlara yöneliyoruz. Bu şekilde uzun vadede pişman olacağımız bir alışveriş yapmış olsak bile uğrayacağımız zararı minimize etmiş oluyoruz.
Şimdiye kadar sayısını bilmediğim kadar gövde ve lens aldım, kullandım ve sattım. Hatta bir zaman aralığında alım-satım olayıyla da ilgilendim. Binlerce lira harcayarak bir heves set kurmuş birçok hobicinin setlerini aldığı fiyatın yüzde altmışına sattığını gördüm.
Kendi alışveriş alışkanlığıma baktığımda ise şunu hatırladım. Sadece bir adet lensimi sıfır almıştım çünkü BHPhoto‘da çok güzel bir kampanyaya denk gelmiştim. Onun haricinde yurtiçinden aldığım hiçbir ekipmanı sıfır tercih etmedim ve bugüne kadar sadece bir kez lensim arıza sonucu tamir ihtiyacı doğurdu.
Aslında bütün ekipman listesinden sadece hafıza kartlarını istisna olarak kenara ayırabiliriz. Çünkü dijital fotoğrafçılıkta yüzde yüz güvenmeniz gereken tek ekipman diyebiliriz. Gövde, lens ve diğer yardımcı ekipmanların çalışıp çalışmadığını zaten anlıyor ve ona göre alıyorsunuz. Ne çekerseniz, neyle çekerseniz hiç önemli değil, hafıza kartınıza gönderiyorsunuz bütün fotoğraflarınızı. Bu kaynağın tam anlamıyla güvenilir olması önemli.
Ama tabii bütün bunları hobi düzeyi için söylüyorum. Eğer işi ilerlettiniz ve şirketinizi kurduysanız o zaman her başlık için faturalı ve sıfır ürünleri tercih edebilirsiniz, hatta o durumda bu şekilde tercih etmelisiniz. Çünkü pek çok açıdan size fayda sağlayacak bir seçenek oluyor böylesi. Ancak giriş seviyesi ve hobi amaçlı alışverişlerinizde kesinlikle ikinci el!

Temel Eğitim Atölyesi
En kibar haliyle ‘para tuzağı’ diyebilirim. Zaten fotoğraf ile ilgili öğrenebileceğiniz üç adet, evet yanlış duymadınız üç (rakamla 3), ayar var. Diyafram, enstantane ve iso. Kısa bir internet araştırmasıyla yüzlerce kaynak bulabilirsiniz. Yok makine çeşitleriymiş, lenslerin özellikleriymiş, filtrelerin farklı kullanımlarıymış; tamamen 8 haftayı doldurmak için ticarethane mantığındaki atölyelerin şişirilmiş müfredatlarını gördüğünüzde sakın şaşırmayın.
Sizi temin ederim, atölyelerin ‘temel eğitim’ kisvesi altında sizden gasp ettiği paranız ve zamanınıza değecek bir şey öğrenmeyeceksiniz. Onun yerine internetten temel ayarların ne anlama geldiğini, hangi durumda hangi ayarın kullanıldığını öğrenmeniz ve bol bol pratik yapmanız halinde emin olun çok daha kalıcı ve detaylı bilgiler edinmiş olacaksınız.
Peki bu atölyeler nasıl her yeni döneminde dolup taşıyor? Çünkü insanlar bir A4 sayfa boyunca yazılmış müfredatları gördüklerinde bu eğitimlerin çok detaylı ve bilgilendirici olduğu yanılgısına kapılıyor. Gelin görün ki, külliyen yalan. İnsanların öğrenme isteklerini, hadi sizin hatırınız için bunun yanına bir de sosyalleşme ihtiyaçlarını ekleyelim, kazanca çevirme motivasyonuyla hareket eden ticarethanelere paranızı kaptırmayın diye uğraşıyorum yıllardır.
İlla ki birilerinden dinlemem lazım başka türlü öğrenemiyorum diyorsanız Youtube’da çok güzel kanallar var, birazcık zaman ayırıp araştırın. O da yetmiyor, benim sorularım var diyorsanız da Udemy’de eğitim setleri var, kampanyaları bekleyin ve onları satın alın hiç olmazsa. En azından sevmedim ben bu eğitimi derseniz para iade garantisi veriyorlar. Yok işinize yararsa da ne ala, düşün maliyetle işinizi halletmiş olursunuz.
Bu konuyla ilgili çok dertliyim a dostlar. Bu çirkin düzene sabaha kadar karşı yazı yazabilirim ama sanıyorum ki olayın özünü yeterince açıkladım. Daha fazla zaman harcamaya değmez bence, devam.

Preset Setleri
İşte başka bir para tuzağı daha. Fotoğrafa başladığınızda illa ki takip ettiğiniz ve beğendiğiniz fotoğrafçılar oluyor. Bunların bir kısmı da kendi renk skalasını oluşturmuş ve sürekli aynı tatta fotoğraf üreten insanlar oluyor.
Havalı birkaç isim bulup, benim gibi renklere sahip olmak istiyorsanız diye preset satmaya başlıyorlar. Ama bu noktada atlanan birkaç nokta var; birincisi fotoğraf çeken kişinin alışkanlıkları açısından bir değişkenimiz var. Yani ben sürekli az pozlayan bir fotoğrafçıysam ve sen normal veya çok pozlama alışkanlığında bir fotoğrafçıysan al bak, preset boşa çıktı.
İkincisi fotoğrafın çekildiği anda, ortamdaki ışığın rengi çok önemli. Mesela gün ışığında çekilen bir fotoğrafa üretilmiş preset ile sizin mavi floresan altında çektiğiniz fotoğrafınızda aynı sonucu alamayacaksınız. O zaman sadece ve sadece, preset üretilen fotoğrafın aynı koşullarını sağladığınızda mı kullanacaksınız yatırım yaptığınız presetlerinizi, biraz mantıksız geldi size de değil mi?
Aslında preset nasıl yapılır diye bir yazı da yazmayı düşünüyorum. Çünkü şimdiye kadar aslında satılan ama bir şekilde kamulaştırılmış linklerden indirdiğim hiçbir presetin doğru hazırlandığına şahit olmadım. Preset denen olay aslında doğru beyaz ayarı yapılmış ve pozlanmış ya da ortalama bir değere çekilmiş fotoğraf üzerine yapılacak efekt düzenlemeleri için hazırlanır. Mesela level ayarları, split toning efektleri veya vignette seçenekleri.
Ama denk geldiğim tüm presetlerde hep ‘basic’ panelinde de düzenlemeler olduğuna şahit oldum. Ama orayla da oynuyorsan bu preset senin fotoğrafına özel oluyor arkadaşım ben ne yapayım bu preset ile?
Neyse, diyeceğim o ki kendi renk paletinizi ve kendi pozlama alışkanlığınızı oluşturmak için bol bol pratik yapın, deneyin ve yanılın. Kullandığınız ekipmanın tepkisine alışın. Hangi durumda ne yaparsanız size daha iyi sonuç verecek bu şekilde öğrenirsiniz.
Neleri sevmediğinizi ve istemediğinizi göre göre sevdiğiniz yola girersiniz. Fotoğraf yolculuğunuzun kırılma noktasını da zaten tarzınızı oturttuğunuzda yaşayacaksınız. Tam o anda yaptığınız düzenlemelerinizi de doğru bir şekilde preset olarak kaydedebilirsiniz. Gerçi kaydetmeseniz de el ve göz alışkanlığı size her seferinde aynı ayarı yaptıracaktır.
Küçük bir ek, ücretsiz bulduğunuz ve hoşunuza giden çok özel presetler olursa da onların sevdiğiniz ayarlarını ayırıp kendi iş akışınıza adapte edebilirsiniz. Ama dediğim gibi her halükarda kendi yolunuzu çizmeniz daha özgün ve samimi sonuçlar doğuracaktır.

Sonuç;
Umuyorum ki fotoğrafa yeni başlamış biri olarak sizi, az da olsa maddi veya manevi zarardan kurtarmışımdır. Çünkü bunlar benim bilinçli olmasa da bazen içgüdüsel olarak bazen de şans eseri düşmediğim ama çevremde çok fazla tanıdığımın düştüğünü gördüğüm tuzaklar.
Bilmediğiniz bir denizde yüzmek gibidir, yeni bir hobiye başlamak. Çevrenizde size yön veren kimse yoksa dip akıntıya kapılıp gitmeniz mümkündür. Köpekbalıklarının nerelerde gezindiği de çok önemli tabii. Ama doğru yönlendirmelerle akıntıların ve köpekbalıklarının arasında tatlı tatlı yüzebilirsiniz de.
Her fırsatta aynı iki noktayı vurgulayacağım. Doğru araştırma ile öğrenin, bol bol pratik yapın. Gerisi kendiliğinden geliyor zaten.
Eyvallah.