Eğer fotoğrafçıysanız mutlaka duyduğunuz, fotoğrafçı arkadaşınız varsa da muhtemelen hayatınızın bir noktasında kurduğunuz o cümleler. Kimi zaman iyi niyetli kimi zaman fotoğrafçının imkanlarını kullanmaya yönelik olan bu sözler aslında biz fotoğrafçıların maalesef ki normali haline geldi artık.
Bunları söyleyen her bir kişiye, oturup bunun ne kadar uygunsuz veya anlamsız olduğunu açıklamaya kalksam belki ömrümden birkaç yıl giderdi. Burada yazacaklarım buz dağının görünen kısmı, bir de daha niş saçmalıklar var ki evlere şenlik.
Şahsen çözümü çoğunlukla derin nefes almakta buldum. Çünkü başka türlü olacak gibi değil. Bazen de ne istiyorlarsa düşünmeden yapıyorum, çünkü karşımdaki insandan da nefret etmek istemiyorum.
Eline telefonu alan, fotoğraf çekebildiği için fotoğrafçı olduğunu zanneder halde olunca ne yapacaktım ki? ‘Fotoğrafçı olma’ halinin çok küçük bir kısmının fotoğraf çekme eylemi olduğunu da ben mi anlatayım, “ya hadi git işine!” diyorum içimden; dönüp yoluma bakıyorum.
Makine iyi çekiyor!

Evet, aslında ben de bundan sonra makine kiralamayı düşünüyorum. Zaten alet yapıyor işi, e bir de dijital nasıl olsa, niye daha fazla çekmiyorum ki? Makineyi seri çekime alıp mekanın ortasına bırakıyım diyorum, nasıl fikir? Makine kendisi duracağı yeri, ayarını, kadrajını falan seçer çeker mis gibi. Mesela bunu söyleyen kişinin düğün çekimini böyle yapsak, ibret-i alem olur. Bence güzel. Makineymiş…
Gözlerimin altını şop’larsın değil mi?

Şop? Muhakkak. Çünkü ben fotoğrafçı olduğum kadar retouch da yapıyorum. Hatta haftasonları estetik merkezinde asistanlık yapıyorum. İsviçre çakısı gibi bir şeyim ben, sen ne sandın? Yahu, azcık kaldırın kafanızı etrafa bakın. Duymuşsun bir yerlerden, ‘şoplanır yaa bu.’ Oldu canım.
Fotoğrafların düzenlenmemiş hallerini de alabilir miyim?
Çok merak ediyorum acaba analog zamanlarda fotoğrafçılara gidip “negatifleri de alabilir miyim?” diye soranlar bu kadar çok oluyor muydu? Dijital çekiyoruz, ufacık flaş disklere bir sürü fotoğraf sığdırabiliyoruz diye bizim estetik dertlerimizi bu kadar görmezden gelmeniz normal mi?
Her bir fotoğrafı çekerken ortamdaki duruma ve duyguya göre belki de aklımızda ‘bunu şöyle düzenlerim.’ diyerek özellikle ters ışığa düşürüyoruz. Belki tam tersi fazla pozluyoruz. Siyah beyaz yapmayı düşünerek ya da bir renk paleti hayal ederek daha yavaş bir fotoğraf çekiyoruz ve kadrajda hareketi göstermeyi düşünüyoruz belki de. E ne oldu sen ham halini isteyince şimdi?
Gelirken makineni de getirirsin değil mi?
Arkadaşım sen doğum gününe beni mi çağırıyorsun, yoksa fotoğrafçıyı bedavaya mı getirmeye çalışıyorsun? Hele bir de bunu daha beni çağırmamış ve gelip gelmeyeceğimin cevabını dahi almamışken söyleyenler var; ben de tarih sormadan ‘o gün yoğunum biraz.’ diyorum. Anlarsa artık.
Beni net arkayı flu yapabilir misin?

Maaş olarak ne kadar düşünüyorsunuz? Çünkü bu söylediğiniz, beni istediğiniz gibi çalıştırmanız anlamına geliyor. Gerekirse ben arkayı da flu yaparım, seni de flu yaparım. O benim gözümün ve gönlümün keyfine kalmış güzel arkadaşım. Belki seni çekmem bile.
Çektiklerinin hepsini yollayabilir misin?
Bir saniye düşüneyim?! Hayır. Ben canımı dişime takayım, senin önemli bir anını yakalamak için şekilden şekile gireyim doğru açıyı bulup çekeyim; sen bana de ki ‘O’ fotoğrafı yakalamak için verdiğin emeği görmezden geliyorum ve denemelerini de istiyorum. Ne oldu şimdi benim ‘O’ fotoğraf peşinde paçalarımdan akan ter damlalarına?
Bizim kızlardan biri şöyle bir fotoğraf çektirmiş…

“Ne kadar mutludur şimdi değil mi? Keşke sen de onun fotoğrafçısıyla çalışsaydın.” demek geliyor içimden, ama onun yerine önce gülümseyerek gözlerinin içine bakıyorum, sonra da “Biz de çekelim.” diyorum. Çünkü zaman, enerji ve sinir katsayısına değmiyor. Sizin bütün kızların aynı fotoğrafı çektirmesi sence problem değilse, bence de değil.
Kaç megapiksel senin makine?
Üç milyon. Seninki? Megasını pikselini ne yapacaksa. Megapiksel nedir desen açıklayamayacak insanlar gelip, cevap olarak birkaç sayı duyduğunda tatmin olacağı sorular soruyor. Biz ne yapıyoruz? Kendi silahlarıyla vuruyoruz, piyasadaki en alt sınıf makine neyse onun özelliklerini söylüyorum ki karşılaştırma yapamasın.
Çok gördüm 1,5 megapiksel benim makine dediğimde, arkasını dönüp 28 megapiksel telefonuna bakıp düşüncelere dalan dangalakları.
Sonuç;

Kabul, bu işin bütün detaylarına hakim değilsiniz ve bu söylediklerinizin normal şeyler olduğunu düşünüyorsunuz. Hatta insan doğası gereği bilmediğiniz için küçümsüyorsunuz. Ama size kötü bir haberim var; her zaman göstermesek de biz bunlara bayağı sinir oluyoruz. Çünkü fotoğrafçı olmak ve sizin özel ya da önemli anlarınızda fotoğrafçı olarak sizinle olmak tahmin edebileceğinizden çok daha komplike bir iş.
Zamanla alışıp duymazdan geliyoruz, ama bu sizin söylediklerinizin canımızı sıktığı gerçeğini değiştirmiyor. Bilmediğinizi de bilmiyorsunuz, o da olayları daha da karmaşıklaştırıyor. Çünkü eldeki telefon artık arkayı da flu yapıyor. Fotoğrafçı olduk değil mi hepimiz. Yaa hadi…
Eyvallah.
- Makine iyi çekiyor!
- Gözlerimin altını şop’larsın değil mi?
- Fotoğrafların düzenlenmemiş hallerini de alabilir miyim?
- Gelirken makineni de getirirsin değil mi?
- Beni net arkayı flu yapabilir misin?
- Çektiklerinin hepsini yollayabilir misin?
- Bizim kızlardan biri şöyle bir fotoğraf çektirmiş…
- Kaç megapiksel senin makine?
- Sonuç;